......
8 aralık 2023
bugün kötü bir gündü, birkaç ayda bir gelen nasıl hissettiğimi yazmak istetecek kadar kötü günlerden biri. Ataların mezuniyet çekiminde çektirdiği fotoğrafları gördüm ve arda beril sema batuhan ilker hep birlikte bi pozları vardı en sonda. ben ardayla batuhanın aynı anda orda olduğunu biliyodum zaten ama sema ve berilin de orda olduğunu bilmiyordum. aslında sema beril ve benim çekimlerimiz art ardaydı, arda da özellikle o yüzden o saatlerde gelecekti ki birlikte çekilebilelim. ben biraz erken gitmiştim ama özellikle orda bekledim, oyalandım ki yetişsinler. beril geç kalacağını yazınca berilden önce biz gireriz içeriye ona biraz zaman kazandırırız sıranın en sonuna atarak diye semayı aradım belki beş on dakika kadar erken gelebilir diye. geç kalacağını söyledi hem de bir saatten uzun süre kadar. ben de içeriye girip fotoğraflarımı çektirdim grup fotoğrafı yapamayız o zaman diye. tesadüfen aramamış olsaydım semayı haber bile vermeyecekti geç kalacağını ama stres olabileceğini düşündüğüm için çok kafaya takmamıştım başta. sadece gelemedikleri için üzülmüştüm. ama bugün sadece benim olmadığım o fotoğrafı görünce gerçekten berbat hissettim. normalde kırıldığım konularda yüzlerine gelmiyorum insanların huzursuzluk çıkarıyor olmamak için ve belki de bu yüzden bu şekilde davranılıyorum bilmiyorum o yüzden zaten uzun zamandır tartışmadan kırıldığımı söyleyebilmeye çalışıyordum. şimdiye kadar bunu fazla pratiğe döktüğüm söylenemez çünkü bu kendimi konfor alanımın dışına itmek demek. ama bu olaya gerçekten çok üzüldüğüm için ve bu tek bir problem olmaktan ziyade bardağın son damlası olduğundan refleksif bir şekilde de olsa sonunda başardım ve söyledim rahatsız olduğumu. ayrıca belki bu yazdığımı daha sonra okuduğumda bu kısma katılmayıp kendimi haksız bulurum (ki bunu görebilecek olmak bu yazıyı yazıyor olmamın başlıca sebeplerinden biri aslında)ama kırıcı olmayacak şekilde de yapabildiğimi düşünüyorum. sadece fotoğrafı ilk gördüğümde beril de yanımdaydı, keşke sen de kalsaydın dedi. benim haberim olsaydı geç kalacağınızdan ben de ona göre gelirdim fotoğrafçıda baya bekledim ama yine de siz gelmeyince gittim, keşke söyleseydiniz dedim. beril de başta kusura bakma dedi ve neden geç kaldığını anlatmaya başladı, zaten en baştan geç kalacağını bana söyleyen kişi de o olduğu için sitem etmeye devam etmedim. sema geldiğinde tekrar fotoğraflardaan konu açılınca semaya da haber verseydiniz keşke geç kaldığınızı dedim çünkü asıl haber vermeyen oydu, sitemim onaydı. ben sana haber verdim sanki dedi, hayır ben seni aradım dedim, anlatmadım sanırım,o gün arayacak durumda değildim kuaförde saçım istediğim gibi olmadım ağladım falan o yüzden geç geldim ve arayamadım dedi. ben sana anlatmadım sanırım dediğinde hiç bir şeyi anlatmıyorsun ki zaten dedim ve burda o da sinir oldu. ne alaka ki şimdi dedi, beril de işin içine girip hiç bir şeyi anlatmıyorsun sema seninle ilgili olayları başkalarından dinliyorum ben dediğinde fotoğraf mevzusundan biraz uzaklaştı olay ve sema üzücü olayları anlatmak istemiyorum buna hakkım yok mu dedi. ben sadece haber verebilirdiniz o gün dedim, büyümesini istedim çünkü kırıldığım konuşmak istediğim çok konu var ama o anda bütün sınıf oradayken bunları tartışamazdık. sonra sema da yorum yapmayıp surat asmaya başladı, ben bu konuşmayı daha uygun bir ortamda açana kadar bu kadarıyla yetinmeyi devam ettirmemeyi düşünüyordum ama semanın yüzü düşünce benim daha da moralim bozuldu çünkü o an gerçekten bu meseleyi iyi ya da kötü bir şekilde halletmek istiyordum, burada asıl haksızlığa uğrayanın ben olduğumu düşünüyorum ama sema surat asıyor ve ben içimdekileri anlatamıyorum. benim de yüzüm düştü. telefonuma daldım, tekrar da konuşmadık. sadece beril sınavdan sonra yazın buluşup hazırlanır hep birlikte fotoğraf çektiririz falan dedi ben de bu planların hiç birini yapmicaz biliyorsunuz diye isteksiz davrandım. berilin yaptığı tatlı bi teklifti aslında ve bu saatten sonra fotoğraf olayı hakkında yapılabilecek belki tek şey de buydu.(gerçi yaza kadar bir gün dahi ayırmayacak olmak da kırıcı olabilir de o anda üstüne düşünülmeden akla ilk gelen haliyle söylemiştir diye iyiye vuracağım çünkü daha sırada çok şey var) o anda bu her şeyi düzeltecek gibi tepki verseydim bu tartışmanın devamı ne kadar gelecekti bilmiyorum ve gelsin istiyorum. rahat battığından değil bu olaylar biriktikçe rahat diye bir şey kalmadığından.
çarşamba günü kütüphanedeydim, benden birkaç saat sonra arda geldi ve o geldikten sonra da bir saat içinde yanıma gelip beril beni dışarıya çağırıyor bir şey konuşacakmış haberin olsun dedi. buna da hiç bir şey demedim o gün çünkü tam yukarda anlattığım meseleye dönecek beril de ben sana her şeyi anlatmak zorunda mıyım dese haksız mı olur diye düşündüm, yine kırılmıştım hem de çok ama büyütmedim. sorun o gün her ne konuştularsa sadece ardaya anlatması değil, demek ki onun kadar iyi hissetmiyor bana anlatırken ya da başka herhangi bir sebepten dolayı bana anlatmak istemiyor olabilir. ama o gün benim de kütüphanede olduğumu bilmiyor muydu da ardayı çağırdı bana hiç bir şey söylemeden. başta bilmiyor olsa bile arda cemre de içeride demedi. hiç sanmıyorum. çünkü ben çıkarken onlar giriyordu ve hiç de şaşırmamıştı beni gördüğüne. berilin yerinde ben olsaydım ve ardayı çağırdığımda içeride berillin olduğunu öğrenseydim ona anlatmayacaksam bile en azından bu konuşmayı ertelerdim ona ayıp olmasın diye. ya da çok acilse ardayla konuştuktan sonra berilin içeride olduğunu bilmiyomuşum gibi davransak olur mu kırılmasın falan derdim. böyle yaptıklarında hem dışlanmış hissediyor hem de kimse sana bir şey anlatmak zorunda değil diye kendimi susturuyor hiç bir tepki veremiyorum.
bu olaydan bir kaç gün önce de beril telefonundan ardayla mesajlaşmalarının küçük bir bölümünü gösteriyordu sema ve bana. sema orayı okuduktan sonra biraz kaydırıp diğer kısımları da okumaya başladı ve burda neden bahsediyosun kız gibi bir şey dedi berile. ben de eğilip ben da bakim nolmuş dedim telefona elimi uzattım ve beril telefonu hızlıca çekti, arda da benim elimi. semanın da görmemesini istedikleri bir şeydi sanırım. sadece benle alakalı değildi ama ben özel bir şey olduğunu düşünmeden bakmaya çalışmıştım o anda ve belki onlar da düşünmeden refleksif bir tepki verdiler. ama ben kimseyi sıkıştırmamak adına kendi anlatmadıkları hiç bir şey hakkında soru sormazken sanki özel hayatlarına saygı göstermiyormuşum gibi sert bi tepki vermiş olmaları da rahatsız etti beni. ben sırf psikologlarına özellerini anlatıyorlar ve her ne kadar bu insanlar danışanlarının gizliliğine önem veriyor olsa da rahatsız olabilirler diye sormak istememe rağmen psikologlarının ismini bile sormazken gösterdiğim düşünceli tavrın çeyreğini bile göremiyor ayrıca ben de göstermiyormuşum gibi davranılıyorum. bu belki incir çekirdeğini bile doldurmaz dedikleri türden bir sebep ama zaten dışlanıyor gibi hissederken böyle anlar yaşamak da canını sıkıyor insanın.
uzun zamandır semanın hayatında sadece başkalarıyla konuşurkenki bi sohbet konusu gibi hissediyordum, kendimle ilgili anlattığım her şeyi mervenin halihazırda biliyor olması sıkıyordu canımı. sorsa anlatabilir miyim diye hayır diyeceğim meseleler değildi çoğu ama sorması gereken konulardı yine de. ve semanın yeni tanıştığı ya da sözde yakın görmediği insanlara karşı tavrıyla bana karşı olan tavrı arasındaki fark geriyo beni. çünkü olması gerekenin tam tersi gibi hissediyorum. yeni birisiyle tanıştığında ya da yakınlaştığında gösterdiği özenin, karşıdakine verdiği değerin onda birini göstermiyor benimle iletişim kurarken. haftada bir aynı tramvaya denk geldiğim batuhanla duraktan okula yürürkenki sohbetim semayla bir hafta boynca olandan daha fazla olunca zoruma gidiyor tabii ki.
bir saatten uzun süredir yazıyorum, omzum ağrımaya başladı,ağlama seansımı zaten yazıyı yazarken bitirdim, yarın özdebir ayt var o yüzden artık yatağa gidiyorum. belki devam ederim belki etmem hiç bilmiyorum. ileriki herhangi bir dönemde bunu okuyacak olan bir ben olursam tamamen keyfime göre yarım yamalak kullandığım noktalama işaretleri ve kontrol edilmemiş cümleler için özür diliyor,öpüyorum.
13 ocak 2024
selamlar yine ben. yine biraz şikayet etmeye geldim, geçen sefer yazdıklarımın son paragrafını okudum sadece ne yazdığımı tam olarak hatırlamıyorum ama genel hatlarıyla biliyorum. bugün hem onun devamını anlatmayı hem de yine beni rahatsız eden yeni şeylerden bahsetmeyi düşünüyorum. bu arada bugün özdebirin aytsi vardı, bilerek ayarlamadım tarihleri ama yukarıda da en son bundan bahsetmişim. bu da böyle bir tesadüf.
bensiz çektikleri fotoğrafları görüp üzüldüğüm günden sonra semayla aramız birkaç gün boyunca limoniydi. aslında berille de öyleydi ama o kısımdan birazdan bahsedicem. sema da aramızdaki bu gerginlikten rahatsızdı zaten ve konuşmak istediğini söyledi ben de olur dedim ama o an sınıftaydık ve çok insan vardı ayrıca ben de biraz hazırlıksız yakalanmıştım ve sema biraz konuşalım mı dediği anda bile gözlerim doldu o yüzden daha uygun bi zamanı kollasak iyi olur dedim ve öyle yaptık. bu arada bu süreç boyunca sema benden daha çok çabaladı bu konuşmayı mümkün kılabilmek için ve sonunda fotoğraf meselesinin yaşandığı günden tam bir hafta sonra semayla bol ağlaşmalı bi konuşma yapmayı başardık. kırıldığımız şeylerden bahsettik sorunları hallettik ve o günden beri iyiyiz. bununla ilgili bir şeyleri de zaten ajandama yazmıştım o yüzden daha detaylı girmiyorum yeter bu kadar.
bugünün meselesi daha çok beril ve arda hakkında. ve evet bu sefer arda da var. çevremdeki neredeyse herkesle bu tarz kırgınlıklar yaşamaya başlayınca sorun bende mi diye düşünmeden de edemiyorum tabi ama düşündükçe gerçekten bana yapılanın daha da büyük bir haksızlık olduğunu fark etmeye başlıyorum. kendimi hatalı bulduğum nokta yeterince açık iletişim kurmamam olabilir ama bunu da nasıl düzelteceğim hakkında hiç bir fikrim yok şu anda. beceremiyorum. buraya da birazdan daha detaylı girerim diye tahmin ediyor arda ve berile tekrar dönüyorum.
ben geçen ay buraya o yazıyı yazdıktan iki hafta kadar sonra fotoğraf albümlerimiz geldi. ve berilin albümünde ben dışında herkesin olduğu o malum fotoğraf vardı tabi ki. tek tek bütün fotoğraflar incelenirken onu da çıkardı beril ve ona da baktı herkes, bu arada arda atalar bana sen yoksun fotoğrafta ezik gibi bir şeyler söyledi gülerek ben de yine gülerek yapma bak ağlamaya başlarım görürsün gibi bi cevap verdim. arda aynı şakayı bir iki kere daha yaptı, ardaya kızmadım bunu yaptığı için çünkü hem bu olayın aramızda bi mesele olduğunu bilmiyor hem de onlar kendi arkadaş gruplarında da sürekli böyleler mizaçları böyle onların. ama beril ardanın her böyle söylediğini duyduğunda üfleyip durdu. sonra ece de bir kez cemre sen neden fotoğrafta yoksun dedi ben de ben erken gitmiştim ece dedim. ece bunu sorduğunda beril yine oflayıp yapmayın şunu ya gibi bir şey dedi ve ece de duydu. eceye sorun olmadığını söyledim ve kapandı orda olay. sonra aynı gün içerisinde belki bir iki ders geçmişti sadece beril bi anda yakama bakıp ayy cemre buraların hep sivilce dolmuş çok fena olmuş dedi. ben bir iki gün önce kullandığım b12 ilaçlarının beni ne kadar zorladığını, ensemde omuzlarımda, yüzümde hep ağrılı sivilceler çıkardığını söylemiştim onlara. o yüzden bu tepkiyi vermesine gerçekten sinirlendim ama sadece dedim ki, biliyorum ilaçlardan olduğunu söylemiştim zaten de biraz ayıp olmadı mı bu tepki. bana yarım ağızla bir kusura bakma dahi demedi sadece ya sesli düşündüm bi anda dedi. başka bir tepki vermedim telefonumla oyalandım. sonra çıkış vakti geldiğinde çantalarımızı hazırlarken ve diğer herkes sınıftan çıkmışken beril bana cemre sen bu fotoğraf olayına bozuldun mu diye sordu. az önce bahsettiğim açık iletişim problemi tam olarak bu noktada devreye giriyor işte. şimdiki aklım olsa evet diye cevap verirdim bu soruya ama orda eğer bu konu hakkında o an konuşursak tartışırız ve hoş olmayan şeyler söylerim diye korktum ben şu anda bu konuyu konuşmak istemiyorum dedim. o da tamam dedi ve yine kırgın ama küs olmayacak şekilde sürdürdük o zamandan beri iletişimimizi. o zamandan beri o bir şey demeden ben pek konuşmadım ama o konuşunca trip atmadım.
sadece bu hafta yemekhanedeyken nasıl oldu hatırlamıyorum ama konu bir şekilde kaan hocaya geldi ve ben boş olduğum bi anda kaan hocayı ziyaret etmek istediğimi söyledim. beril de birlikte gidelim biz de gelelim dedi. ben birazdan anlatacağım sebeplerden dolayı zaten gergindim biraz, ardayla yeni atışmış gibi bir şeydik. dolayısıyla beril bunu söylediğinde o an içimde tutamayıp dedim ki valla bu grupla hiç bir şey yapamıyoruz benim pek güvenim yok. beril bana kızdı o anda ve yo gayet de olan yapıp buluşabiliyoruz dedi. sema dönüp gülerek gerçekten pek beceremiyoruz deyince beril ısrar etmek istedi ama bir şey diyemedi fazla, neden buluşamıyoruz ki dedi sema da sen ve benim planlarımız uymuyo genelde dedi. beril çok ıvır zıvır aktivitem var ondan dedi ben de kafa salladım. tek bir yorum daha yapmadım ama beril bi anda bana sen son anda canım istemiyo diye gelmiyosun dedi. bu aşamada yemekhanede olmasaydık çok daha büyük bi tartışma çıkardı aslında ama yanımızda başkaları da vardı. sadece hatay gezisine başta gelicem deyip daha sonra gelmediğimi onun dışında gelmiceksem bile planlar yapılmadan önce söyleyip hiçbir planı da iptal ettirmediğimi söyledim berile ve konu kapandı yine. sözde en yakın arkadaşlarım ama kendimi hiçbir şey anlatacak kadar yakın hissetmiyorum onlara, anlatmak için deliriyo olsam bile bazı şeyleri. hayatımın en kötü dönemini geöirdim bu yaz her anlamda ve sözde en yakın arkadaşlarım olarak bundan sadece çağırdıkları buluşmaya gelmeyişimle etkileniyorlarsa şükür etmeleri gerekmez mi? farkındayım burda yine iletişim özürlülüğüm baş gösteriyo biraz haberleri yok bu kadar kötü bi dönemden geçtiğimden ama bu sefer iletişimsizliğimiz konusunda tek suçlunun ben olduğumu düşünmüyorum zira en yakın arkadaşlarım beni sürekli sinirli baskın manipülatif gibi hakaretvari sıfatlarla andığı zaman iletişim kurmak zorlaşabiliryor. o an yanımızda diğerleri olmasaydı söylerdim bunları ve eğer tekrar sözü açılırsa söylicem kesinlikle
şimdi yemekhanedeyken halihazırda moralimin bozuk olduğunu söylemiştim onun sebebine gelelim hemen. o da önceki gün ardayla olan tartışmamızdı. benim ardanın doğum gününde yaşadığım felaket dışında bi kırgınlığım yoktu onu da defalarca kez dile getirdim zaten. ha yine bir özür dilemeye tenezzül etmedi kimse ama onun dışında bir problemimiz yoktu. ama geçenlerde konu yine doğum günlerine gelince valla en çok özen gösteren de benim o konuda dedim merveye. arda da yanımızdaydı ve kızdı ben böyle söyleyince. kabul ediyorum bu arada anlamsız bi yorumdu belki o anda ama öyle.
arda yazın doğumgünü hediyemi vermek için geldiği günden bahsetti ve yukarıya yanlarına çıkmadığım için beni suçladı. şimdi ufak bi geri dönüş yapıyoruz bu hikayeye. doğum günümden yaklaşık iki hafta sonra arda bana mesaj attı ve o cuma bir boşluğu olduğunu okula semayla benim yanıma gelebileceğini söyledi. doğum günümle ilgili bir şeyden de bahsedilmemişti. sonra o gün geldi okulda semaya da söyledim arda belki yanınıza gelicem dedi diye sema da evet biliyorum konuştuk dedi. sonra o gün öğle arasında sema merveyle birlikte foruma gitti. sık sık yapıyorlardı bunu zaten. sema gitmeden önce ama arda gelicekti dedim o da bana öğlen mi gelecek öğleden sonra mı bilmiyorum canım da pizza istiyo gidip yicez demişti. okula da sipariş edebilirlerdi ama gitmeyi tercih ettiler ben de aşağıya kantine indim, bi tane tost alıp resim atölyesine gidecektim. tostumun hazırlanmasını beklerken de arda aradı beni ben oralardayım geliyorum diye. ben de ardaya semaların forumda olduğunu benim de kantinde yemek yediğimi söyledim. sonra arda neden gittiler falan dedi ama çok üstelemedi ve dedi ki e biz de gidelim o zaman yanlarına, ben gitmek istemediğimi çünkü zaten öğle arası başlayalı on dakikadan fazla olduğunu ve okuldan çıkıp gitsem bile geç kalmamak için beş dakika bile oturmadan geri dönmemiz gerekeceğini ve zaten kendi yemeğimi de aşağıdan aldığımı söyledim. sen onların yanına geçebilirsin istersen, sonra onlar da etüt için gelecekler sen de gelirsin soru çözümünde otururuz hep birlikte dedim. tamam dedi foruma gitti sonra yemeklerini paket yaptırıp okulda yemeye karar vermişler o yüzden öğle arasının bitmesine on dakika kadar kala arda beni aradı biz geldik beşinci kattayız kalk gel diye, ben de siz gelin yanıma aşağıya resmimi bırakmayayım dedim, e zaten mantıklı olan sonradan dışarıdan gelenin içeridekinin yanına gitmesi değil midir. resim atölyesi de boş benden başka kimse yok rahatsız olacakları bir durum da yok yani. arda dedi ki biz üç kişiyiz sen gel sema da akıllı tahta var mı diye sordu dizi izleyebilmek için ben de hayır yok deyince ben gelmicem o zaman dedi. ben de dedim ki bi beş on dakika bekleyin toparlayayım resmimi geleyim yanınıza. sonra da baktım resmin on dakikada toparlanacağı yok dedim eşyalarımı alıp çıkayım yukarıya. sadece toparlandım asansör bekledim çıktım. oyalanmadım aşağıda ve öğle arası bitmeden yanlarındaydım. boş bi sinifa geçtik arda doğum günü hediyelerimi getirmiş sarıldım teşekkür ettim sonra oturduk hep birlikte sohbet etmeye başladık ama o güne kadar hiç böyle bizi sıkıştırmamış olan cengiz hoca üç kere bağırdı bize ve etüte çıkmak zorunda kaldık. arda da o gün akşam biz mesajlaşırken keşke bi yanıma gelseydin bari gibi bir şey dedi ben de anlatmaya çalıştım ama ardiş sen beni aradığında oyalanmadan çıktım zaten diye neyse ben konuşmak istemiyorum dedi. perşembe gecesi annemle iki üç yıldır sürekli kavga etmemize sebep olan şeyleri ağlaya zırlaya konuşup bazen tartışıp bi şeyleri çözmeliyiz artık tarzında bi konuşma yapmıştık ve gece yarısına kadar sürmüştü. sabah uyandığımda o kadar çok ağlamıştım ki kurbağaya dönüşmüştü suratım ve normalde o gün asla kalkıp okula gitmezdim sırf arda belki gelirim dedi diye kalkıp gitmiştim ben de. o gün de arda bu mesajları attığında hem doğum günüm için ta nerden kalkıp gelmiş hem ben zaten dünden üzgündüm belki abartıyorumdur ben alttan alayım diye düşündüğüm için burda benim sana kızmam gerek demek yerine oyalanmadım zaten diye açıklamaya çalışmıştım kendimi. o günden sonra da tekrar bu konu açılmadı ben de üzerine çok düşünmedim. üzerinden aylar geçtikten sonra arda bunu söyleyince ve yine beni suçlayınca bu sefer tepkisiz kalmadım. anlattım sen geliceksin diye özellikle bekledim foruma giden veya sırf dizi izlemek için akıllı tahtası olmayan sınıfa gelmeyen semaya kızmadın, benim aşağıda olduğumu bilmene rağmen yanıma gelmeyip beni yukarıya çağırdın ve o saniye içerisinde değil de beş dakika sonra geldim diye beni suçluyosun şu anda diye. başta semanın geliceğinden haberi olmadığını söyledi ben semaya söylediğimde biliyodu söylemişsin açar bakarsın mesajlara dedim sonra da ben aşağı katta olduğunu bilmiyodum beşe baktık yoksun biz de oraya çağırdık seni dedi söyledim sana dedim bilmiyodum bilsem gelirdim dedi ve kabul etmedi hatalı olduğunu. benim suçum olmadığını bile kabul etmedi hatta.
bu arada arda benden doğum günü hediyesi istedi. ve evet bir hediye alınacaktı sonuçta ardaya ama doğum günü üzerinden bir buçuk ay geçtikten sonra istedi hediyeyi ve evet bu da problem değil. e sorun ne peki. ayın ikisinde yılbaşı çekilişi yaptık ve çekilişi yapma meselesi de her konuda olduğu gibi sakıza dönüşmüştü bi türlü beceremedik ve o gün ben, bu ay hediye almam gereken 3-4 farklı yer olduğunu o yüzden finansal planlamamı bi an önce yapmam gerektiğini söyledim. çekiliş yapıp yapmayacağımıza karar verin ona göre kendimi ayarlayayım dedim ve tek tek nereye hediye alacağımı bile açıkladım.o gün çekiliş de yapıldı bu arada. salı günü bu konuşma geçti aramızdan ve cumartesi günü benden doğum günü hediyesi istedi arda. aylık harçlığımın bin dört yüz lira olduğunu biliyo, yol paramı dışarıdan yiyip içtiğim her şeyi kendim için aldığım her şeyi bu paradan karşıladığımı biliyo, bu ay kendi istediği dışında dört hediye almam gerektiğini biliyo ve benden kendisine fiyatları ortalama 300 lira civarında olan bir hediye almamı istiyor. ajanda istediği için bir sonraki harçlığımla alayım da diyemiyorum bir an önce alınması gereken bir hediye çünkü. ve biz ona dört kişi birlikte hediye alacakken normalde o sadece benden bu hediyeyi istiyor. dördümüz üç yüz liralık bir şeyi bölüşmicektik zaten ben onun doğum günü alışverişine çıktığımız gün arda için de kaan için de 250 şer lira harcamayı düşünmüştüm daha fazla gerekecekse de zorlar beni ama veririm diye extra para da taşıyordum yanımda ama bunu bu ay yapamam ve yapamayacağımı biliyor olmasına rağmen sadece benden bu hediyeyi istedi. en azından diğerlerinden de başka hediyeler istemiştir dimi. yoo. sema bi peluş mu ne almış ona o yüzden istememiş ondan, benden istemesinin bi sebebi yokmuş öylesine beni seçmiş. ciddi olamazsın ya. neyse berilden bir şey istemediysen onla ortak alayım çünkü param yok dedim ardaya ve o kadar pahalı bir şey mi alıcaz ki falan dedi gönülsüzdü yine. ya berile doğum günü hediyesi almadı ya da ben yokken verdi çünkü hatırlamıyorum. ama almadıysa neden benden istediini anlayabiliyorum, yine de hak vermiyorum, bu kadar elzem bi ihtiyaçsa madem kendi alsın günlerdir beş kuruş param yok diye ağlıyorum adam gelmiş bir buçuk ay boyunca seçemediği doğum günü hediyesini bu hafta seçiyo. (sonuçta berille birlikte alıyoruz bu arada,o gün arda da tamam dedi yazmamışım yukarıda)
ve şimdi en son bütün bu yazıları yazmama sebep olacak kadar canımı sıkan şeye gelelim. dün arda profil fotoğrafına semayla kendisinin bir selfisini koymuş. defalarca kez bırak şu ucube fatih terim fotoğraflarını kendini koy dediğimiz halde asla takmayan arda ilk defa kendi fotoğrafını koymuş ama semayla. benim sema veya berille çektiğimiz ve çok hoşuma giden tonla fotoğrafım oldu şimdiye kadar ama kimse kendini kötü hissetmesin, dışlanmış gibi olmasın diye onları profil fotoğrafı yapmadım asla. ama bugün onların asla umrunda olmadı. kıskandım yani. ardanın profil fotoğrafında olmayı canı gönülden istediğim için değil ama hep karşımdakileri düşünmeme rağmen aynı düşünceliliğin çeyreğini bile göremediğim gibi suçlu olmadığım meselelerde suçlu ilan edildiğim için kötü hissettim.ilk defa beni rahatsız eden olaylara tepki göstermeye başladığım için arkadaşlarımın bana sırtlarını dönüyor olduğunu gördüğüm için kendimi kötü hissettim.
bugün bu yazıyı yazarken yine üzgündüm ama geçen seferki kadar duygusal değildim çünkü burda anlattığım hiç bir şey geçenki kadar taze değildi, ve geçen sefer kendimi o kadar hırpalamama rağmen sonuçta semayla aramın düzeldiğini görmek umut verdi belki de bana. dolayısıyla bu yazıyı yazarken ağlamayacağıma inanmıştım ama bir önceki paragrafın sonunda yine yanağımdan süzülmeyi başardı bir damla:(
ne yapacağımı bilmiyor sadece içimde tutmaktan bir hayır gelmediğini anlıyorum, tekrar konuşmak için bu konuların açılmasını bile beklemeyip kendim konuşmayı teklif etmeliyim aslında ama bu en azından şu anda beni fazla aşar gibi görünüyor. o yüzden kendime en azından bu konular bir şekilde gündeme geldiğinde nerde ne şekilde olursa olsun içimdekileri dökeceğime söz veriyorum.
15 Ocak 2024
Bu sefer geri dönüşüm hızlı oldu biraz. Yeni herhangi bir olay olmadı aslında. Haftasonuydu zaten görüşmedik. iki gün önce daha çok beni üzen kafama takılan olaylardan bahsetmiştim ama düşüncelerimi yeterince yazamamış gibi hissediyorum. Bugün biraz daha hissettiklerim hakkında yazmak istedim. Aslında bunların üzerine fazla düşünmemeye, kendimi yıpratmamaya çalışıyorum ama beceremiyorum belki yazarsam atabilirim içimdekileri kafama daha az takılırlar. Şu an kütüphanedeyim ama burada bile bir saat odaklanabildim sadece o yüzden umarım işe yarar
Bugün sabah karşıma bir yazı çıktı ve bana kendimi hatırlattı. Anlaşılmak istediği halde açık konuşmayıp imalarla karşıdakine işaret veren ve gerisini onlara bırakan insanlarla ilgiliydi. Bu durumun olası sebeplerinden de bahsediyordu. En sonda da bu şekilde davranarak hiçbir zaman istediğimiz gibi anlaşılamayacağımız, beyaz atlı bir prensin bizi kurtarmak için hazırda beklemediği yazıyordu. Bilmediğim bir şey miydi bu? Hayır. Duymaya hazır mıydım bunu? sanırım yine hayır. Daha önce de benim düzgün iletişim kuramayışımın bu sorunlara sebep olan etkenlerden biri olduğunu bildiğimi yazmıştım ama çözümün de kısmi olarak da olsa elimde olması beni biraz korkutan bir gerçek dolayısıyla sanırım birat görmezden gelmiştim bu gerçeği. Belki biraz zaman geçtikten sonra da bu konudaki düşüncelerim yine yön değiştirecek ama her ne kadar kendimin de sorumlu olduğunun farkında olsam da bu konuda da arkadaşlarımı suçlamaktan kendimi alamıyorum. Çünkü farklı bir fikir öne sürdüğüm her anda tartışmacı, muhalefet, baskın hatta manipülatif gibi sıfatlarla tanımlanmak fikirlerimi açıklamaktan korkmama sebep oldu. Duygularımı açmak fikirlerimi açmaktan çok daha zor geliyor bana ve ben artık arkadaşlarımla fikirlerimi bile paylaşamazken duygularımı paylaşmayı nasıl başarıcam ki? Hepsi bana karşı benzer tavırları takınıyorlarsa sorun bendedir diyerek değiştirmeye çalıştım kendimi. Daha sakin konuştum, daha çok açıkladım cümlelerimi yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına. Hiçbir plana müdahale etmedim, nerde ne zaman ne yapmak istedilerse onu yaptım. Onların bana karşı olan tepkileri değişmedi. Daha az konuda belirttim fikirlerimi, yine de her seferinde aynı tepkiyle karşılaştım. Hiç bir şeye yorum yapmamaya başladım. Onlar fikrimi sormaya başladılar bu sefer. Ama onların tavrı bu aşamada bile aynıydı. Ben de ne yapsam aynı tepkiyi alıyorsam çabalamanın anlamı yok diye düşünmeye başladım. Normalde kırılırlar söylemiyeyim dediğim şeyleri de söylemeye başladım. Hala onlar kadar düşüncesizce davranıyor değildim bu arada. Hala kendimi Frenliyor haddimi aşacak şeyleri asla kimseye söylemiyordum. Gösterdiğim bu kadar tepki bile ipleri koparmaya yetti zaten.
sonuç olarak yanlış bir şekilde tepki verdiğimin farkındayım ama hala karşımdakiler benim onlara verdiğim değerin onda birini bana vermiş ya da verecek olsalar bu problemleri yaşamayız diye düşünüyorum ve benden çok değilse dahi en az benim kadar suçlu olduklarını düşünüyorum. Belki ileride geriye dönüp baktığım zaman yaptığım bu yorumların bencilce olduğunu düşünürüm bilemiyorum çünkü bir ay önce yazdıklarımı okuyunca bile şu an farklı düşündüğüm şeyler yazmış olduğumu görüyorum. Açıkçası iki gün önce de bu toplara girmeyip olaylara ağırlık vermenin sebebi de bu tarz bir fikir değişikliği olabileceği ihtimalinin de beni korkutmasıydı. Ama içimde tutamıyorum ve anlatacak kimse de bulamıyorum.
Belki daha iyi hissederim diye yazdım bugün ama daha kötü hissediyor bile olabilirim şu anda. Artık bu tarz yöntemler de kesmiyor. Rahatlamanın tek yolu onlarla gerek tartışarak gerekse de daha medeni bir biçimde yaklaşarak konuşmak olduğunu biliyorum. Bu beni aksiyona geçirebilecek mi ondan asla emin değilim.
Daha iyi iletişim kurmak, duygularım hakkında daha açık olmak 2024 hedeflerimden biriydi. Belki bunu söylemek için çok erken ama başaramıyor gibi görünüyorum çünkü denedikçe daha çok üzülüyor tekrar denemekten gittikçe daha çok korkuyorum. =(
Comments
Post a Comment